Her şeyi ama her şeyi unutabilir insan. Ama şu insan beyninin hatırlamak diye bir yeteneği var. Her unuttuğunu bir gün hatırlayabilir bu beyin. Nasıl sevdiğini, nasıl bir daha görebilmek için çırpındığını, bir kez olsun bakınca nasıl ölüp dirildiğini, sevmediğini hissettikçe nasıl paramparça olduğunu içinin... Ve daha bir sürü şey.
Sadece bir anda göz göze gelmek, aslında hala onu izlediğini fark ettiriyor. Sonra şimdiki hayatını merak ediyorsun. Tam burada ipi boynuna geçirip beklemeye başlıyorsun. Sırayla onun hayatıyla ilgili yeni öğrendiklerin sandalyeni sallıyor. En son olarak onu unuttuğunu kendine kanıtlamak için yaptıkların, ipi boynundan çıkarıp, seni sandalyeden indiriyor. Bir saniye rahat bir nefes alıyorsun ve kendine yalan söylediğin gerçeği kalbini söküp alıyor.
Işıklar sönüyor. Arkadaşların gidiyor. Karanlık bir odada kalbin olması gereken yer acıyor. Sesler uzaklaşıyor. Yalnız kalıyorsun. Bağırıp kurulmak istiyorsun ama sesin dönüp seni tokatlıyor. Onun sensiz mutlu bir hayatı olduğu, bir kez olsun gamzelerinin senin sayende gözükmeyeceği, gidip "Seni Seviyorum." dedikçe değersizleşeceğin, ağlarsan gözyaşlarının yine seni üzeceği gerçekleri seni sıkıştırıyor. Dört yanından bu duvarlar yaklaşıyor, hapsoluyorsun.
Sonra çook uzakta bir siluet gözüküyor. O aşina olduğun kıvırcık saçları, yavaşça adım atışı duvarları da kırıp seni kalbinden vuruyor. Ama kalbin olmadığı için hala yaşıyorsun. Yaklaştıkça etrafı belirginleşiyor yeniden aşık oluyorsun ona, hayatına, görünüşüne,tavırlarına... Yani en sonunda ölüyorsun.
Sadece bir anda göz göze gelmek, aslında hala onu izlediğini fark ettiriyor. Sonra şimdiki hayatını merak ediyorsun. Tam burada ipi boynuna geçirip beklemeye başlıyorsun. Sırayla onun hayatıyla ilgili yeni öğrendiklerin sandalyeni sallıyor. En son olarak onu unuttuğunu kendine kanıtlamak için yaptıkların, ipi boynundan çıkarıp, seni sandalyeden indiriyor. Bir saniye rahat bir nefes alıyorsun ve kendine yalan söylediğin gerçeği kalbini söküp alıyor.
Işıklar sönüyor. Arkadaşların gidiyor. Karanlık bir odada kalbin olması gereken yer acıyor. Sesler uzaklaşıyor. Yalnız kalıyorsun. Bağırıp kurulmak istiyorsun ama sesin dönüp seni tokatlıyor. Onun sensiz mutlu bir hayatı olduğu, bir kez olsun gamzelerinin senin sayende gözükmeyeceği, gidip "Seni Seviyorum." dedikçe değersizleşeceğin, ağlarsan gözyaşlarının yine seni üzeceği gerçekleri seni sıkıştırıyor. Dört yanından bu duvarlar yaklaşıyor, hapsoluyorsun.
Sonra çook uzakta bir siluet gözüküyor. O aşina olduğun kıvırcık saçları, yavaşça adım atışı duvarları da kırıp seni kalbinden vuruyor. Ama kalbin olmadığı için hala yaşıyorsun. Yaklaştıkça etrafı belirginleşiyor yeniden aşık oluyorsun ona, hayatına, görünüşüne,tavırlarına... Yani en sonunda ölüyorsun.
Yorumlar
Yorum Gönder